HER ZAMAN İÇİN GÜNCEL











Sene Bilmem Kaç...


13 Ekim 2012, 03:00










Ekranın sağ alt köşesinde yazan tarih, 13 Ekim 2012.


Saat 02:14.






Çaresizliğimizin resmi aslında.


Nasıl da geçiyor zaman...






Sensiz zaman geçmiyor diyorlar hani sevgililer birbirine.


Yok öyle bir şey.


Sensiz zaman öyle bir geçiyor, öyle bir geçiyor ki durduramıyorum.


Her geçen saniyeyi saymak bazen teselli ediyor. Sayarken yavaş geçiyor çünkü.


Saymayı bırakıp başka şeyle ilgilendiğimde, kendimi işe verdiğimde mesela, ya da yatağıma serildiğimde, uyanmamak üzere uykulara daldığımda her gece. Öyle bir geçiyor ki zaman.


Hani Erkin baba zamanında "Öyle bir Geçer zaman ki" şarkısını yapmasa ben yapacağım, o derece yani.






Sensiz çok hızlı geçiyor zaman ve bu beni çok korkutuyor.


Düşünsene;


Artık sen yoksun, ve bir daha asla olmayacaksın. Ve sen yokken zaman akmıyor, koşuyor...


Saçlarım ufaktan ağarmaya başladı bile.


Gözlerim, yüzüm çöktü.


Zaman tüketiyor beni kendi tükenirken.


Öyle bir geçiyor ki zaman


Aklımdaki anılar taa eski zamanlardan.


Böyle bitecek bu hikaye.






Zaman akıp gidecek


Aradan uzun yıllar geçecek, eğer yaşarsam tabi.


Ardıma dönüp baktığımda ise


Mini minnacık zamanlara sıkışıp kalmış


Mini minnacık anılar kalacak aklımda.


Aynı şimdi olduğu gibi.






Soracağım kendime,


Ne yaşadım, nasıl yaşadım senden sonra?


Ne yaptım, neyim var, ne oldum?


Hangi baltaya sap oldum,


Hangi güle diken?


Ne bırakacağım giderken ardımda?


Soyumun devamı gelecek mi mesela?


Hayırlı mı olacak peki es kaza gelen olursa?






Yıllar geçip gitmiş olacak,


Kabullenemeyeceğim yaşlandığımı


Karşıdan karşıya geçemeyeceğim mesela


yardım etmeye çalışacak yeni nesil iyi niyetli gençler


Çıkışacağım onlara, azarlayacağım.


Bastonumla vuracağım belki kafalarına.


Çok kızacağım.






Belediye otobüsüne binmem bak mesela


Olur da haddini bilmezin biri kalkıp yer vermeye çalışır.


Amca derler mesela, koca koca adamlar.


Çok canımı sıkar,


İnsan içine çıkmam belki de bu yüzden.






İnsanlar uzaktan bakıp kendi aralarında madır mudur, fıs fıs konuşacaklar


Dedikodular yayılacak belki.


Deliye çıkacak belki adım.


Hepsini göreceğim, hepsini bileceğim ama dert etmeyeceğim.


Benim derdim bana yetecek hep.






Geleceği düşündüğümde daha çok korkuyorum işte ekranın sağ altındaki saatten.






Dönülmez yollara girmek böyle oluyor demek.






O yol ayrımında bu gün bunları yazma ihtimalim olduğunu biliyordum.


Belki de o an bile biliyordum gelecekten çok korkacağımı.


Sensiz olmayacaktı tadım tuzum,


Sensiz adam akıllı bir hayatım da olamayacaktı.


Hep bir şeyler eksik,


Hep bir şeyler yarım kalacaktı,


İnanmayacaksın belki ama bunlar hep aklımdaydı.






Mutlu olmamayı bile bile seçtim.


Seninle mutsuz olmaya cesaret edemedim.


Pişman değilim girdiğim yollardan.


Geleceğimi ben seçtim...






Geçen onca yıllardan sonra yine de hafızamda hep aynı anılar kalacak.


Bu gün nasıl hissediyorsam, yarın da aynı olacak.






Hayatta şunu öğrendim ama gel gör ki artık bu hiçbir işime yaramayacak.


Hiç kimseye tüm sevgini vermeyeceksin.


Kimseye tüm benliğini vermeyeceksin.


Tüm duygularını önüne serip de duygusuz, kalpsiz, yüreksiz, sevgisiz kalmayacaksın.


Sevmek kelimesi bile anlam ifade etmiyor artık.


Sevmek, sevebilmek...


Bir insanı, bir hayvanı, bir yavruyu, bir bebeği, şunu bunu.


Hiçbir şeye karşı güzel şeyler hissedemiyorum mesela.






Ruhumu, sevgimi, kalbimi sana verdim.


Karşılığında elimde kırık-dökük, parça parça birkaç anı,


Belki birkaç fotoğraf.


Biraz akıl edip de zorla yazdırdığım mektuplar, falan.


Ne sesin var aklımda, ne yüzün.


Bundan sonrası, sonsuz hüzün.






Eski zamanlarımı düşünüyorum...


Bundan birkaç yıl önce altı üstü, ancak ben "gençliğim" diyorum.


"Hey gidi gençlik" diyorum mesela.






Ne kadar da deliymişim, sınır tanımazmışım, cahil ve güzelmişim aslında.


Artık hepsi geçti gitti,


Elde var bir adet ruhsuz, kalpsiz, duygusuz ve sevgisiz bir insan.






Çok şükür, hala düşünebiliyorum.


Belki bundan birkaç yıl sonra falan o da gider elden.






Dönülmez yollarda, sağı solu boş bir arazi.


Uzun, ucu bucağı belli değil bir yol.


Başka yollar çıkacak mı karşıma, başka yol ayrımları?


Ne bileyim ben.






Bildiğim o ki şu ekranın sağ altındaki saati okuyamadığım zamanlar da gelecek,


O zaman belki her şeyden pişman olacağım.


Seni sevdiğime, daha çok sevemediğime, sana kızdığıma, daha çok kızmadığıma,


Sana geldiğime, daha çok gelmediğime...


Her şeye pişman olacağım yaşım gerçekten ilerlediğinde.






Hey gidi gençlik diye her iç çektiğimde fırtınalar kopacak içimde.


Zaman makinesi icat etmenin peşine düşeceğim belki.














Giden trenlerin ardından el sallamak...


İsmail Abi gibi Kireçburnu sahilinden gemilere el sallamak.






Kader de, yazı de, ne dersen de. Benim buradan gördüğüm:


Geleceğin İsmail abisi.






Mutlu ol.












Yorumlar

Popüler Yayınlar